Sirkü 2035 Emsalinden düşük olarak maliyetine veya zararına satış

Ticari hayatın olağan akışı içinde mükellefler zaman zaman ekonomik şartlara uyum sağlamak veya kendi finans ihtiyacını karşılamak gibi nedenlerle sattıkları malları maliyet bedeliyle veya daha düşük bir bedelle satabilmektedirler.

Böyle bir durumda da

Vergi idaresince VUK 267 inci maddesi hükmü esas alınarak

– Kurumlar Vergisi 13, Gelir Vergisi 41/5, Maddesi gereği bu satış ilişkili kişilerle aralarında ise emsallere uygunluk ilkesine aykırı olduğu,

– KDV 27 inci maddesi gereği Emsal Bedeli ve Emsal Ücretinin altında oluğu,

Bu nedenle vergi matrahının aşındırıldığı gerekçesi ileri sürülerek mükelleflerce bu düşüklüğün haklı bir sebeple açıklanamaması halinde haklarında emsal bedel dikkate alınarak cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır.

Oysa,

Maliyet bedeliyle veya bu bedelin altında yahut emsallerine nazaran düşük tutarlı satış yapılması, tek başına belirli bir hasılatın kayıt ve beyan dışı bırakıldığı sonucunu doğurmaz.

Ticari hayatta amaç kâr elde etmek olmasına karşın nakit ihtiyacı, ekonomik şartlar, rekabet koşullarına uyum sağlamak, müşteri sadakatini sağlamak ve benzeri nedenlerle maliyet bedeliyle veya bu bedelin altında yahut emsallerine nazaran düşük tutarlı satışlar yapılarak zarar edilmesi, günümüz şartlarında ticari teamüllere uygun, normal ve mutat bir durumdur.

Bu durumun mükellefçe ileri sürülmesi ve harici karine ve belgelerle desteklenmesi haklı sebep tanımına girer.

Öte yandan,

213 sayılı VUK nun 3. Maddesi gereği, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas olup bunun yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi doğal ve açık olmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu amir hükümdür.

Dolayısıyla,

Böyle durumlarda emsal bedel ile fark tutar kadar hasılat elde edildiği gerekçesiyle tarhiyat yapılması halinde bu iddianın ispat yükümlülüğü bu iddiayı ileri süren idareye aittir. Bunun için satışa dair bedelin gerçek durumu yansıtmadığının idarece somut olarak tespit edilmesi gerekir.

Bu nedenle yapılan tarhiyatlar mükellefle idare arasında ihtilafa konu olabilmektedir.

Yargı mercilerince mükellef ve idare lehine ve aleyhine kararlar verilmiş olmakla beraber en son Danıştay VDDK nun 30.4.2025 tarih ve E2023/507 K2025/327 sayılı kararı ile;

Ticari hayatta amaç kâr elde etmek olmasına karşın nakit ihtiyacı, ekonomik kriz ve benzeri nedenlerle emsallerine nazaran düşük tutarlı satışlar yapılarak zarar edilmesi, ticari teamüllere uygun, normal ve mutat bir durumdur. İlişkili kişilerle yapılan işlemler hariç olmak üzere sadece satış bedelinin emsal bedelin çok altında olduğu tespit edilerek aradaki fark tutar kadar hasılat elde edildiğinin iddia edilmesi halinde, elde edilen hasılatın kayıt ve beyan dışı bırakıldığının ispat yükümlülüğü bu iddiayı ileri süren davalı idareye aittir.

Davalı idarece faturada gösterilen satış bedelinin gerçeği yansıtmadığının başka bir ifadeyle taraflar arasında anlaşmaya varılan satış bedelinin faturada gösterilen bedelden daha yüksek olduğu somut olarak ortaya konulmaksızın satış bedelinin emsal bedelin altında belirlenmesi ve ilgili satıştan zarar elde edilmesi hususlarına dayanarak tek başına kurumlar vergisi tarhiyatı yapılabilmesi olanaklı değildir.

Örtülü kazanç dağıtımı için aranan şartların gerçekleşmemesi halinde ise satış bedelinin emsal bedeline göre düşük bir şekilde belirlenmesi tek başına kurumlar vergisi tarhiyatına esas alınabilecek bir durum

değildir.

Demek suretiyle İhtilaflara son noktayı koydu.

———————————————

Hatırlatma:

Sirkülerimiz bilgilendirme amaçlı olup belirli bir konu hakkında genel çerçevede bilgi vermek amacını taşıdığından içerikten kaynaklanan veya içeriğe ilişkin ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.

Bu sirkümüzde yer verilen bilgiler yazının tarihi itibarıyla geçerli olup, yazı tarihinden sonra gerçekleşebilecek yasal değişiklikler, gelişecek uygulamalar ve yargı kararları ileride farklı düzenlemeleri ve değerlendirmeleri gerektirebilmektedir.

Bu nedenle konular ile ilgili karar vermeden önce profesyonel bir danışmandan görüş ve destek alınması tavsiye olunur.