Ödünç Verilen ve Alınan Mallar

Ticari hayatta kişi ve/veya işletmeler iktisadi hayatlarını idame ettirebilmek için sürekli birbirleriyle ilişki halindedirler. Bu ilişkilerin  bir sözleşmeye bağlanması, sözleşme ile de  hukuki anlam kazandırılması gerekmektedir.

Çok sık rastlanmasa da günümüze esnaflar arasında ödünç mal alıp vermenin gerçekleştirildiği bilinmektedir,

Bu sirkümüzde ödünç işlemi KDV açısından değerlendirilmiştir.

Ariyet Akid’lerin (Kullanım ödüncü) KDV Açısından Değerlendirilmesi

Ariyet (kullanım ödüncü) sözleşmesi, ödünç verenin ödünç verdiği şeyin kullanılmasını bir karşılık almaksızın belirli bir süreyle ödünç alana bırakmayı, ödünç alanında o şeyi bizzat kullanarak belirlenmiş olan sürenin sonunda ödünç verene geri vermeyi yüklendikleri bir sözleşmedir ( B.K. 299 Mad.).

Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi ariyet (Ödünç), kullandırma amacını güden sözleşmelerdendir. Aynı zamanda ivazsız bir kullandırma sözleşmesidir. Gerçekten ödünç veren, ödünç konusu olan şeyi kullanma hakkını belli bir süre için ödünç alana devretmekte, fakat ondan bir ivaz, yani  bir karşı edim beklememektedir. Ödünç alan, aldığı şeyi kullanarak belirlenen sürenin sonunda ödünç verene aynen geri vermekle yükümlü  ise de, bu kullanma karşılığı olarak ona bir bedel ödemek zorunda değildir

Konuyu örnek yardımıyla açıklayacak olursak, soğuk içecek imalatı yapan firma satışlarını arttırmak için perakendecilere ödünç akdine bağlı emanet olarak buzdolabı verdiğinde, buzdolabının zilliyetliği perakendeci firmaya geçmektedir, fakat mülkiyet buzdolabını veren firmaya aittir. Bu nedenle örneğimizde mülkiyet hakkı devredilmediğinden perakendeci firmaya buzdolabı için fatura düzenlenmesine ve KDV hesaplanmasında gerek yoktur

Karz  Akid’lerin (Kullanma borcu) KDV Açısından Değerlendirilmesi 

Borçlar Kanunun 306. maddesinde “karz sözleşmesini” aynen şöyle tanımlamıştır:” Karz bir sözleşmedir ki, onunla ödünç veren bir miktar paranın yahut bir misli şeyin mülkiyetini ödünç alan kimseye nakil ve bu kimse dahi buna karşı miktar ve vasıfta müsavi aynı neviden şeyleri geri vermekte mükellef olur”.

Tanımdan da açıkça görüldüğü gibi, karz sözleşmesine konu olan mülkiyeti ödünç alana geçirilmektedir. Ancak, bu devrin yani ödünç alanın sözleşmenin sonunda, eşit miktarda ve nitelikte bir benzerini  iade ile yükümlü olması yani mülkiyetin geçici bir süre  ile ödünç alana geçirilmesi, bu sözleşmenin kullanma borcu doğuran bir sözleşme olma niteliğini etkilemez.

Konuyu örnek yardımıyla açıklayacak olursak, gerçek usulde vergilendirilen (A) ve (B) firmaları beyaz eşya alım-satım faaliyetinde bulunmaktadır. (A) firması, 5 Ocak 2009 tarihinde B’ firmasından 20 Mayıs 2009 tarihinde yerine aynı niteliklere sahip b-marka televizyon geri verilmek üzere a-marka beş adet televizyon almıştır.  (A) Firması, 20 Mayıs 2009 tarihinde aynı niteliklere sahip b-marka marka televizyonları vermiştir.

5 Ocak 2009 tarihinde (B) firması, karz akdi çerçevesinde vermiş olduğu a-marka beş adet televizyon için fatura düzenleyecek ve KDV hesaplayarak (1) no ’lu KDV beyannamesi ile beyan edecektir. (A) Firması bu KDV yi indirim konusu yapacaktır.

20 Mayıs 2009 tarihinde (A) firması b-marka televizyonları verdiği için, fatura düzenleyecek ve KDV hesaplayarak (1) no ’lu KDV beyannamesi ile beyan edecektir. (B) Firması bu KDV yi indirim konusu yapacaktır.

Vedia (Muhafaza) Akid’ lerin KDV Açısından Değerlendirilmesi 

 Vedia veya saklama sözleşmesi, bir şeyin saklanması (muhafaza edilmesi) amacını güden sözleşmelerdendir. Bu sözleşmeyle, vedia alan (saklayan) vedia veren (saklatan) tarafından kendisine bırakılan (emanet edilen) şeyi kabul ve onu güvenli (emin) bir yerde saklamayı (muhafaza etmeyi) yüklenir (BK. 463/1 mad.) Bu sözleşmeye emanet sözleşmesi de denilmektedir.

Görüldüğü gibi burada teslim, mülkiyet devri amacı ile değil, muhafazasını temin amacıyla  yapılmaktadır. Bu nedenle vedia akdine dayalı teslimlerde KDV hesaplanmaz. Muhafaza eden taraf bu hizmeti için ticari çerçevede ücret alıyorsa bu ücreti KDV’li fatura ile belgeleyeceği tabiidir.