Vergi Güvenlik Müesseseleri

Mükellefler Vergi Mevzuatının Karmaşıklığı, Yüksek Vergi Oranları, Vergi İdaresinin ve Vergi Denetiminin Etkinsizliği ve sayılabilecek birçok nedenden dolayı daha az vergi ödemeyi arzu etmekte dolayısıyla çeşitli yasal ve gayri yasal yollarla ödeyecekleri vergileri azaltmak yolunu seçmektedirler.

Vergi kaçırmanın birçok yolu olmakla beraber belli başlılarını özetleyecek olursak;

  • Kayıt dışı alışlar yapılması,
  • Kayıt dışı satışlar yapılması,
  • Dönemsellik İlkesinin İhlali,
  • Envanter Kayıtlarıyla Oynanması,
  • Haksız Olarak Muaflık ve İstisnalardan Yararlanılması,
  • Hesap ve Muhasebe Hileleri yapılması,
  • SMİY Belge Düzenlenmesi ve Kullanılması yoluyla Gider oluşturulması,
  • Defter ve Belgelerin Yok Edilmesi veya Üzerinde Tahrifat Yapılması,
  • Değersiz veya Şüpheli Alacakların Kullanılması,
  • Gelir kaydedilmesi gereken unsurların (Faiz, vade farkı, peştamallık, prim, iskonto vb.) defterlere gelir olarak kaydedilmemesi,
  • Satış Hasılatının Avans ya da Teminat Gibi Gösterilmesi,
  • Amortisman ayrılması gereken iktisadi kıymet alışlarının direk gider olarak kaydedilmesi,
  • Gider sayılmayan bağış ve yardımların gider olarak kayda alınması,
  • Örtülü Sermaye ve Transfer Fiyatlandırması hükümlerine uyulmaması
  • Firelerin yüksek hesaplanması

Olarak sayabiliriz.

Vergi idaresince de vergi kaçırmayı ve vergiden kaçınmayı önlemek için Gelir, Kurumlar ve Katma Değer Vergisi Kanunları başta olmak üzere vergi kanunları yoluyla vergi güvenlik müesseseleri oluşturulmuştur. Vergi güvenlik müesseseleri tevkifat (vergi kesintisi/stopajı), Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı, Örtülü Sermaye, “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç ve Vergi Cennetleri olarak sayılabilir.

1- Tevkifat

Tevkifat uygulaması çapraz kontrol yapmaya olanak verdiği için vergi güvenlik müessesesi olarak kullanılabilir.

Vergi tevkifatının tahsilâta kolaylık sağlama ve erken tahsilat gibi özelliği de mevcuttur.

Ayrıca Vergi tevkifatı, gelirin beyan edilmesini zorunlu kılan, vergi kayıplarını azaltan ve kayıt dışı ekonomi ile mücadelede kullanılabilecek etkin bir araçtır.

2- Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı

Bu düzenleme ile Tam mükellef kurumların, Türkiye’deki vergiye tabi matrahlarına yurt dışı iştirak kazançlarının ilavesi öngörülmektedir. Dolayısıyla yurt dışında elde edilen gelirler vergilendirme açısından adeta Türkiye’de elde edilmiş gibi değerlendirilir hale getirilmiştir

Bu müessese de bahsi geçen yabancı kurum kavramı, tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az % 50’sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurt dışı iştiraklerini ifade etmektedir.

3- Örtülü Sermaye

Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçları hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşıyorsa aşan kısmı için ödenen ve hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler kurum kazancının tespitinde indirim olarak kabul edilmemektedir.

Örtülü sermaye uygulamasında, her borç örtülü sermaye sayılmamakta, bazı koşullar altında yapılan borçlanmalar örtülü sermaye kabul edilmektedir. Kurumda kullanılan borcun örtülü sermaye sayılabilmesi için, madde hükmünde sayılan koşulların bütün olarak varlığı gereklidir. Bir borcun örtülü sermaye sayılabilmesi için ilgili maddede belirtilen oranlar, borç veren ortaklar ve ortakların ilişkide bulunduğu kişiler için topluca dikkate alınması gerekmektedir.

Örtülü sermayenin ortaya koyulabilmesi için gereken üç temel koşul bulunmaktadır: Bunlardan ilki, kurumun belli ilişkiler içinde bulunduğu gerçek ve tüzel kişilerden borçlanma yapmış olmasıdır. İkincisi ise, yapılan borçlanmaların hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşmış olmasıdır. Son olarak ise, kurumla, borç alınan gerçek ve tüzel kişiler arasında belli oranlar dahilinde ilişki bulunmasıdır.

4- Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı

Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır.

Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı konusunda “ilişkili kişi” ve “emsaline uygunluk ilkesi” unsurları öne çıkmaktadır. Bunlardan ilişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Emsallere uygunluk ilkesi ise, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade etmektedir.

Transfer fiyatlandırmasındaki en temel amaç vergi yükünü azaltmaktır. Dolayısıyla transfer fiyatlandırmasına ilişkin kanuni düzenlemenin amacı da işletmelerin vergi yükünü azaltmak amacıyla yapacakları transferler sonucunda oluşabilecek vergi kayıplarının önlenmesidir.

5- Vergi Cennetleri

Vergi cennetleri geniş anlamda, gelir unsurlarının tamamının veya bir kısmının hiç vergilenmediği veya düşük oranda vergilendirildiği ve belirli bir düzeyde gizlilik kuralının uygulandığı ülkelerdir.

Vergi cenneti kavramının tanımında olmazsa olmaz unsur, hiç vergi olmaması veya sadece nominal vergileme yapılmasıdır.

Bu nedenle KV Kanunun 30/7 inci maddesi gereğince, Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yaptırılarak bunun önüne geçilmesi sağlanmıştır.

6- Vergi Denetimi ve vergi İncelemesi

Vergi denetimi, vergi yasaları ile vergiye tabi tutulan yükümlü ve işlemlerin tam olarak kavranabilmesi ve vergi idaresi ile yükümlülerin mevcut vergi siteminde yer alan ilke ve kurallara uygun davranıp davranmadıklarını belirlemeye yönelik olan ve vergi idaresi tarafından yapılan işlemlerin tümüdür.

Vergi incelemesi; gerekli olduğunda yapılacak fiili envanter, yoklama veya arama sonucu ele geçirilecek defter ve belgeler ile araştırma sonucu elde edilecek bilgi ve bulgular da dahil olmak üzere, mükellefin defter, belge, hesap ve kayıtlarının incelenmesi suretiyle mükellef tarafından ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun saptanmasıdır.

En önemli vergi güvenlik müessesesi olan vergi denetimi ve vergi incelemesinin temel amacı şüphesiz vergi kaçakçılığı ile mücadele ederek, ödenmesi gereken vergiyi güvence altına almaktır.

Mükellefe ait her türlü bilgi (Beyanları, Ba-Bs bildirimleri, mizan bilgileri, bilanço ve Gelir Tabloları vs.), veri ve istatistik kullanılarak mükelleflerin faaliyetleri gruplar ve sektörler itibarıyla analiz edilmesi, mukayeseler yapılması ve bu suretle risk alanlarının tespit edilmesidir.

Risk analiz sisteminde, mükellefler tarafından bildirilen bilgi ve belgelerden başka finans kuruluşlarından, mükellefle iş ilişkisi olanlardan, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Tapu İdaresi, Gümrük İdaresi gibi kamu kurum ve kuruluşlarından ve diğer her türlü kaynaktan alınan bilgiler derlenerek analize tabi tutulmaktadır.

Şu an için sadece KDV iadelerinde kullanılan bu sistem ilerleyen zamanlarda, incelenecek konu ve mükellefler, risk alanları ve risk dereceleri dikkate alınarak seçilecek ve böylece vergi incelemeleri daha etkin yapılabilecektir.