Yurt dışı şubeleri

Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri diye sözlük anlamı taşıyan Şube, bir kuruluşun merkezi dışında faaliyette bulunan bölümleri olarak da tanımlanabilir.

Şubeler Hukuki, idari ve ekonomik olarak merkeze bağlı olsalar da fiilen üçüncü şahıslara karşı merkezden ayrı bir yerde faaliyette bulunurlar.

Türk Ticaret Kanunun 40 ıncı maddesi gereğince Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.

Aynı kanunun 48 inci maddesi gereğince Her şube, kendi merkezinin ticaret unvanını şube olduğunu belirterek kullanmak mecburiyetindedir. Bu unvana şube ile ilgili ilavelerin yapılması caizdir.

Yurt dışı şubeleri merkezin bir ilavesi niteliğinde olduğundan şube açılırken başka bir ortak girişi veya mevcut ortaklıkta yurt dışı şube için hisse değişimi olmaması gerekmektedir.

Belirlemeleri yapılırken yurt içi şubeler hakkında düzenlemelere yer vermiş yurt dışı şubelerle ilgili belirleme yapmamıştır.

Zira yurt dışı şubeler o ülkelerin yasalarına ve mevzuatına göre kurulmak ve faaliyette bulunmak zorundadır.

Yurt dışında şube açılması ile ilgili olarak Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 13’üncü maddesi şöyledir.

(1) Türkiye’de yerleşik kişilerin, yurt dışında yatırım yapmak veya ticari faaliyette bulunmak amacıyla şirket kurmaları, ortaklığa katılmaları ve şube açmaları için, nakdi sermayeyi bankalar aracılığıyla, ayni sermayeyi ise gümrük mevzuatı hükümleri çerçevesinde ihraç etmeleri serbesttir.

(2) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında irtibat bürosu, temsilcilik ve benzerlerini kurmaları ve bunların kuruluş masrafları ile faaliyet giderlerinin bankalarca transferi serbesttir.

(3) Bankalar ve gümrük idareleri yurt dışında yatırım veya ticari faaliyette bulunmak üzere sermaye ihraç eden Türkiye’de yerleşik kişileri, her bir işlem tarihinden itibaren 30 gün içinde Müsteşarlığa bildirirler.

(4) Bakanlık, bu maddenin uygulaması ile ilgili olarak Türkiye’de yerleşik kişilerden istenecek bilgi, belge ve bunların gönderilme sürelerine ilişkin esasları belirlemeye yetkilidir.

Karardan anlaşılacağı üzere yurt dışında şube açılması ve bu şubelere sermaye transferi mümkündür.

Sermaye transferi ile ilgili olarak Merkez Bankasınca yayımlanan 91- 2/5 sayılı tebliğe ilişkin I-M sayılı genelge gereği de, Türkiye’de yerleşik kişilerin, yurtdışında veya Türkiye’deki serbest bölgelerde yatırım yapmak veya ticari faaliyette bulunmak üzere şirket kurmaları,  ortaklığa katılmaları ve şube açmaları için, 5 Milyon ABD Doları veya eşiti dövize kadar nakdi sermayeyi bankalar veya özel finans kurumları aracılığıyla, ayni sermayeyi ise gümrük mevzuatı hükümleri çerçevesinde ihraç etmeleri serbest olup, 5 Milyon ABD Dolarını aşan nakdi ve/veya ayni sermaye ihracına Bakanlıkça izin verileceği belirtilmiştir.

Yurt dışı şube açılışında Türkiye’den özel durumlar dışında, özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan alınması gereken bir izin yoktur.

Hiç bir izin almadan direk yurt dışında firma açılabilir. (tek bir istisnayla, devlet yardımlarından faydalanmak isteniyorsa ihracatçı birliklerine başvuruda bulunulması gerekmekte)

Bizce yurtdışında şirket kurmak ya da şube açmak için yapılması gereken en doğru hareket,

Hangi ülkede şirket kurulacak veya şube açılacaksa;  Nasıl şirket kurulur, şube nasıl açılır, vergi oranları nelerdir, nereye vergi verilir, hangi kurumlardan izin alınır ve hatta devlet yardımları var mı? Varsa nasıl alınır, gibi tüm konularda o ülkedeki Dış Ticaret Müsteşarlığının Ticaret Müşavirleri ya da Ataşelerinden telefonla, eposta ile ya da direk gidip görüşülerek bilgi alınabilir.

Şubeler hukuk mevzuatı yönünden Yargıtay kararları ile birlikte değerlendirildiğinde şubenin unsurlarını aşağıdaki gibi tespit etmek mümkündür.

1. Merkeze Bağlı Hareket Etme: Ticarî işletmeyi oluşturan birimlerden olan şube, merkeze tâbi olmalıdır. Şubenin merkeze tabi olmasının neticeleri:

  • Şubenin kar ve zararı merkeze aittir. Şubenin hesapları ayrıca tutulmalıdır.
  • Şubenin malvarlığı merkeze aittir, ayrı bir mameleki yoktur. Şubeye merkez tarafından tahsis edilmiş bir mamelek vardır. 
  • Şube işletme politikası bakımından merkeze bağlıdır. İşletme politikası; Bir işletmenin faaliyeti sırasında takip ettiği personel, fiyat, yönetim vb. Politikayı ifade eder. Şube, merkezin tespit ettiği bu işletme politikalarına uygun hareket eder.
  • Şubenin teşkilatlanması esas itibariyle merkeze tabidir. Örn: Şube personelinin tayini, terfi vb. Merkezden yapılır. Eğer bunu şube yapıyorsa merkezden aldığı yetkiyi kullanmaktadır.
    Şube de, dış ilişkilerinde sınırlı bir bağımsızlığa sahiptir. Sınırı merkezin verdiği yetkidir.Merkezden aldığı yetkiyi aşarsa bu halde merkez, şubenin yaptığı işlemlerden dolayı iyi niyetli üçüncü kişilere karşı sorumludur. Örn: Şube kredi verirse, merkez sorumludur.

2. Üçüncü Kişilerle Bağımsız şekilde ve Doğrudan Hukukî İşlem Yapabilme: İşletmeye bağlı bir birimin şube sayılması için gerekli olan önemli bir unsur ise, üçüncü kişilerle bağımsız bir şekilde hukukî işlemler yapabilmesi başka bir deyişle dış ilişkilerde bağımsızlıktır.

3. Merkez ve Şube Arasında Faaliyet Yönünden Benzerlik Olmalıdır.

4. Merkezden Ayrı Mekân ve Yönetime Sahip Olma

Görüldüğü üzere, Şubenin tüm işlem ve eylemlerinden, borç doğurucu sözleşmelerinden Merkez sorumlu olduğu gibi, Şubenin ayrı bir mameleki olmayacağından, üçüncü şahıslar doğrudan merkezin malvarlığına yönelik talep ve dava haklarını kullanabilirler.

Yurt dışı şubeler ve bu şubelerde elde edilen kazançların vergilendirilmesi açısından yapılan düzenlemeler de Kurumlar vergisi kanunda yer almaktadır.

KVK 3 üncü maddesinde “Kurumlardan, kanuni veya iş merkezleri Türkiye’de bulunanlar, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilecektir.”

Hükmü ile yurt dışı şubelerden elde edilen kazancın da Türkiye de bulunan Merkez ve Türkiye deki diğer şubelerin kazançlarıyla birlikte vergilendirileceğini belirlemiştir.

Yine aynı kanunun 14 üncü maddesinde ise” Mükelleflerin şubeleri, ajansları, alım-satım büro ve mağazaları, imalâthaneleri veya kendilerine bağlı diğer iş yerleri için, bunların bağımsız muhasebeleri ve ayrılmış sermayeleri olsa dahi ayrı beyanname verilmez. “ hükmü ile konu pekiştirilmiştir.

Ancak yurt dışı şube kazançlarına ait defter ve belgelerin nasıl tutulacağı, hesapların merkez şubeye nasıl intikal ettirileceği konusunda kanuni bir belirleme olmamakla beraber bu husus 1 seri nolu kurumlar vergisi genel tebliğinde,

“yurt dışındaki şubelerden elde edilen kazançların genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucu, Türkiye’de de aynı tarih itibarıyla genel sonuç hesaplarına kaydedilecektir. Bu hususun Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, kazancın kambiyo mevzuatına göre fiilen Türkiye’ye getirilmesinin herhangi bir etkisi olmayacaktır. Faaliyette bulunulan yabancı ülkede kazanca tasarruf edilebilmesi yeterlidir.

Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazanç, hesaplara intikal ettirilmesi gereken tarihte T.C. Merkez Bankasının o gün için tespit ve ilan ettiği döviz alış kurlarıyla değerlendirilecektir. T.C. Merkez Bankasınca tespit ve ilan olunmayan yabancı paralarda ise Maliye Bakanlığının Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit ve ilan ettiği kurlar dikkate alınacaktır.

Yurt dışı faaliyet sonucunda elde edilen kazançlar elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye’de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır.” Belirlemesi yapılmıştır.

Bu belirlemeler ışığında, yurt dışı şube kazançlarının yıl ya da dönem sonlarında sadece kâr payı ya da zarar olarak tek kalemde merkezin hesaplarına intikal ettirileceği anlaşılmaktadır.

Yani faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla o ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucunun (Kar yada zarar), Türkiye’de de aynı tarih itibarıyla merkezin genel sonuç hesaplarına tek kalemde kaydedilmesi gerekmektedir.

Öte yandan Gelir İdaresi, yurt dışındaki işyerine Türkiye’den fatura düzenlenmek suretiyle yapılan ve o işyerinde maliyet veya gider olarak kabul edilen mal ve hizmet hareketleri ile yurt dışındaki işyeri ile Türkiye’deki merkez arasındaki para hareketlerinin ayrı hesaplarda izlenmesi ve değerlemenin buna göre yapılmasını istemektedir.

İdare, yurt dışındaki işyerine merkez tarafından fatura düzenlenmek suretiyle ihraç olunan emtia ile yurt dışına yönelik olarak fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulmasını ve değerleme farklarının merkez açısından vergi matrahının tespitinde dikkate alınmasını öngörmektedir.

Türkiye’deki merkez ile yurt dışındaki şube arasındaki para ve mal-hizmet ilişkisinin de emsal fiyatlara uygun olmasını gerektirmektedir. Bu durumda, merkez ile şube arasındaki finansman ilişkisi sonucu faiz hesaplanması ve döviz cinsinden işlemlerde kur değerlemesi yapılması gerekmektedir.

Ayrıca Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesi gereğince

“Yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının;

  • Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
  • Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması,
  • İştirak edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması”

Halinde kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Sonuç olarak;

Yurt dışı şubeler kendi merkezinin ticaret unvanına ilave olarak şube ibaresi kullanılarak o ülkelerin yasalarına ve mevzuatına göre başka bir ortak girişi veya mevcut ortaklıkta yurt dışı şube için hisse değişimi olmamak koşuluyla açılmak ve faaliyette bulunmak zorundadır.

Şubenin tüm işlem ve eylemlerinden, borç doğurucu sözleşmelerinden Merkez sorumlu olduğu gibi, Şubenin ayrı bir mameleki olmayacağından, üçüncü şahıslar doğrudan merkezin malvarlığına yönelik talep ve dava haklarını kullanabilirler.

Özel durumlar dışında,  Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan izin almaya gerek yoktur.

Yurt dışındaki şube o ülkenin yasalarına göre defter ve belgelerini oluşturacak, kazancını o ülke mevzuatına göre hesap edecek, hesap dönemi sonunda sadece kâr payı ya da zarar olarak tek kalemde Türkiye deki merkezin hesaplarına intikal ettirileceğinden Yurt dışı şubenin kazancı bağımsız olarak değil Türkiye de bulunan Merkezin kazançlarıyla birlikte vergilendirilecektir.

Yurt dışı şube kazancı belirli koşullarda Kurumlar vergisinden istisna tutulabilecektir.