Vazgeçilen Alacaklar   

18 Eylül 2018     Sirkü 1309

 

Günümüzde dövizdeki hareketlenme ve belirsizlik ticari hayatın içinde her zaman var olan sıkıntıları daha da artırmıştır. Bu belirsizlikten ve dövizdeki artıştan dolayı bazı firmalarda ciddi şekilde sıkıntılar ortaya çıkmış, bu durum sermaye kaybına neden olmuştur. Ayrıca firmalar döviz borçları nedeniyle bu artıştan ciddi şekilde etkilenmiş ve borca batık duruma düşmüşlerdir.

Borçlusunun ödeme yeteneğini tamamen yitirmediği bu gibi durumlarda borçlular bazen konkordato yolunu seçebildiği gibi bazen de bu yola başvurmadan alacaklı firmalara müracaat ederek sulh yoluyla alacaklarının bir miktarından vazgeçirme yolunu seçebilmekte alacaklı firmalarda borçlusunu güç durumdan kurtarmak için alacağından kısmen veya tamamen sulh yoluyla vazgeçebilmektedirler.

Hal böyle olunca da borçlu ve alacaklı bakımından bu uygulamanın vergi yasaları ve yasal mevzuat açısından nasıl şekillendirileceği önem arz etmektedir.

Konu değersiz, şüpheli ve vazgeçilen alacak kapsamında değerlendirileceği için bir alacağın değersiz, şüpheli ve vazgeçilen alacak olabilmesi için öncelikle alacağın,

  • Ticari veya zirai kazancın elde edilmesiyle ilgili olması

Ve

  • Gerçek bir faaliyete dayanması gerekir.

Uygulamada ticari ilişki çerçevesinde ihtiyaç duyulan kredinin üçüncü kişilerden temini için verilen ve gerçek bir borç alacak ilişkisine dayanmayan hatır çeki ve senetleri için zarar ve gider yazılması mümkün değildir. 

V.U.K.’nun 324 üncü maddesi hükmüne göre bir alacağın tahsilinden;

  • Konkordato

veya

  • Sulh yoluyla

Vazgeçilebilmektedir.

Konkordato; ödeme kabiliyeti azalan bir borçlunun alacaklıları ile anlaşmak suretiyle borcundan kısmen kurtulmasıdır. İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmiş olan konkordato, elinde olmayan sebeplerle işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessesedir.

Borçlunun hazırlamış olduğu konkordatonun hüküm ifade edebilmesi için, alacaklıların en az 2/3’ünün söz konusu konkordato teklifini kabul etmesi gerekir. Konkordato sözleşmesi ticaret mahkemesinin tasdikine tabi olduğundan dolayı, söz konusu sözleşmenin inandırıcılığından ve resmi bir evrak olarak sayılmasında kanunen herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

Buna karşılık alacaklı tarafın alacağından sulh yoluyla vazgeçilmesinde ise, söz konusu sulhnamenin inandırıcılığı ve ispatı açısından gerekli olan düzenlemelere 284 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde yer verilmiştir. Söz konusu Tebliğ’de yapılan düzenleme ile, alacaklı ile borçlu arasında düzenlenecek olan sulhnamenin herhangi bir muvazaa içermemesi ve noter huzurunda yapılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla bu şartları taşıyan sulhnamelere bağlı olarak alacaklının tahsilinden vazgeçtiği tutarlar ile ilgili olarak, borçlu taraf vazgeçilen alacak hükümleri çerçevesinde hareket edebilecektir.

Bu durumda borçlu ve alacaklı yönünden uygulamanın usul ve esasları birbirinden farklıdır.

Alacaklı açısından: 

Bir alacağın vazgeçilen alacak olarak değerlendirilebilmesi için, söz konusu alacağın alacaklısı tarafından konkordato ya da sulh yoluyla tahsilinden vazgeçilmesine bağlıdır.

Alacaklı yönünden artık tahsili mümkün olmayan alacaklar, 213 sayılı VUK’ un 322. maddesinde ifade edildiği üzere değersiz alacak olarak nitelendirilmekte ve bilanço esasına göre defter tutan mükellefler söz konusu tutarı zarar, işletme hesabına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu tutarı gider yazmak suretiyle yok etmektedirler.

Ancak söz konusu tutarlar sermayede meydana gelen azalma niteliğinde olduğundan dolayı, dönem sonunda Kanunen Kabul Edilmeyen Gider (KKEG) olarak dönem matrahlarına ilavesi gerekmektedir..

Borçlu yönünden

Vazgeçilen alacak kavramı, esas itibariyle borçlu tarafı ilgilendirmekte olup, madde hükmünden de anlaşılacağı üzere borçlunun söz konusu vazgeçilen tutarı nasıl değerlendirmesi gerektiğine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Alacaklısı yönünden zarar/gider kabul edilen tutarların, borçlusu yönünden kâr/zarar olarak hesaplara intikali gereklidir.

Buna göre gerek konkordato gerekse sulh yoluyla alacaklısı tarafından tahsilinden vazgeçilen tutarın borçlunun yasal defterlerinde özel bir fon hesabında 3 yıl süre ile tutulması gerekmektedir.

Bu tutar borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak 3 yıl içinde zararla itfa edilmek zorundadır. 3 yılın sonunda söz konusu tutarın zararla itfa edilemediği durumda ise, zarar ile itfa edilemeyen kısım kâr/gelir olarak yazılmak zorundadır.

Ayrıca 3 yıl içerisinde, işin terk, tasfiye, devir, birleşme ve ölüm halinde fon hesabında yer alan tutarın ilgili dönem matrahlarına kâr/gelir olarak ilave edilmesi gerekmektedir.


Hatırlatma:

Sirkülerimiz bilgilendirme amaçlı olup belirli bir konu hakkında genel çerçevede bilgi vermek amacını taşıdığından içerikten kaynaklanan veya içeriğe ilişkin ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.

Bu sirkümüzde yer verilen bilgiler yazının tarihi itibarıyla geçerli olup, yazı tarihinden sonra gerçekleşebilecek yasal değişiklikler, gelişecek uygulamalar ve yargı kararları ileride farklı düzenlemeleri ve değerlendirmeleri gerektirebilmektedir.

Bu nedenle konular ile ilgili karar vermeden önce profesyonel bir danışmandan görüş ve destek alınması tavsiye olunur.